31 Mayıs 2010 Pazartesi

2010 CANNES FİLM FESTİVALİ - Robin Hood Galası

Festivalin şaşası daha ilk günden kendini göstermeye başladı. Robin Hood galası haute couture'ün en güzel örnekleriyle bendenizi mest etti.

Cate Blanchette'in şahane kıyafetinin hikayesi gözlerimi yaşarttı. Ölümünden kısa bir süre önce Alexander McQueen kendisinden festivalde bu kıyafetini giymesini istemiş. Ölümünden sonra defalarca fikir değiştirilip başka kıyafette karar kılınmış. Çünkü son provalarda yaşanan duygusal yoğunluk Cate'i epey üzmüş. Ama sonunda Cate Lee'nin isteğine sadık kalmaya karar vermiş. İyide etmiş. Lakin çok evvelden ne giyeceği resmen açıklanmıştı. McQueen aramızdan ayrılmış olabilir ama ismi hala kırmızı halıda...

Eva Longoria Emilio Pucci kıyafetiyle prensesler gibi. Saç, makyaj ve mücevherleri şahane.

Kate Beckinsale'in Marchesa kıyafeti rüya gibi. Rahatsız eden tek şey fazla kabartılan saçları.
kaynak

2010 CANNES FİLM FESTİVALİ - İlk Gün Güzelleri

Festivalin ilk günü öncelikle jüri üyelerinin tanıtımı ve yarışma dışı Robin Hood filminin medya tanıtımıyla geçti. Bu sene jüri üyeleri arasında Kate Beckinsale'in olması garibime gitti. Hit bir filmi bile olmayan ama güzelliğiyle tanınmasını bilen Beckinsale'in jüri üyeliği tartışmaya açık.

Şayet ilk günlerde yıldızların eksikliğinin doldurulması açısından Beckinsale seçilmişse yerden göğe kadar haklılar. Hiç şüphe yokki tarzıyla sofistike ve zarif bir stili getirdi.

Christian Dior kıyafetiyle kusursuz bir şıklık sergiliyor. Saçlarda abartıya gitmeyip kendisine en çok yakıştırdığım tarz olan at kuyruğu modeli seçmesi yerinde olmuş. Ten rengi Brian Atwood ayakkabılar mor ve lilayla çok uyumlu. Jüri çekimleri olduğu için herhangi bir mücevher kullanmamasıda işi ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor.

Bir diğer basın tanıtımı ise Robin Hood filmiydi. Başrollerde benim için dünyanın en mükemmel aktrisi Cate Blanchett ve en iyi aktörü Russell Crowe var. (Hala nasıl A Beautiful Mind'daki oyunculuğuna Oscar verilmez hazmedebilmiş değilim ) Her ne kadar Robin Hood ismi artık bünyeye fazlasıyla teenage gelsede hem Cate hemde Russell açısından görülmesi zorunlu bir filmdir.

Cate baştan aşağı Armani Privé zerafetinde. Omuzlardaki detay çok yakışmışda bu omuz bana bir yerden feci tanıdık geliyor. Tahmini olan varsa yardımcı olsun çünkü son yarım saatim bunu düşünmekle geçiyor ve ne yazıkki bulana kadarda kafayı yiyenlerdenim :)
kaynak

30 Mayıs 2010 Pazar

Evlilik kilo aldırır mı?

konu baslikOfis ortamında çalışma, iş yemekleri, aile içinde hazırlanan güzel yemekler, evden dışarı daha az çıkıp, gereğinden fazla kaloriye neden olan televizyon başında atıştırmalar ve daha az spor evlilik sonrası kilo almanın başlıca nedenleri...


Diet Coach Paris'ten NLP Uzmanı diyet koçu Marie Rose Koro evlilik sonrası kilo almanın nedenlerini anlattı.

►Evlilik sonrası neden kilo alınır ?
Evlilik yılları kendini tartıda gösterir. Avrupa'da yapılan bir araştırma, genç evlilerin sadece bir yıl birliktelikten sonra ortalama olarak 1.5 kilodan biraz daha fazla kilo aldıklarını göstermektedir. Aynı araştırmaya göre evlilik, kilo konusunda erkekler üzerinde daha etkilidir ve 6 kiloya varan artışlarla 3 erkekten 2'si evlendikten sonra
şişmanlamaktadır. Paylaşılmış bir yemek, bir aşk eylemi haline geliyor. Eşlerin birlikte yediği yemekler, duyulara zevk veren güçlü bir çağrışımda bulunur ve bir bakıma çiftin termometresini oluşturur. Evlilikle birlikte yemeklerin giderek daha fazla birlikte hazırlanması, mutfakta giderek daha fazla söz alışverişini mümkün kılarak, mutfağı normal işlevinin dışında çiftler için günlük iletişimin kurulduğu mekanlardan biri haline getirir. Birlikte hazırlanan veya çiftlerden birinin diğerine hazırladığı yemekler birlikte olunan zamanları çoğaltır. Yani mutfak evli ve birlikte yaşayan çiftler için bir paylaşım odası haline gelir. Bir diğer neden ise; çiftlerin dışarı daha az çıkıp, birlikte televizyon başında atıştırarak, gereğinden fazla kalori almaları ve aynı zamanda daha az hareket etmeye başlamaları, spor alışkanlıklarını yavaş yavaş terk etmeye başlamalarıdır.

► Evlilik sonrası kilo almamak için nelere dikkat etmeli ? 
Evliliğin ilk yıllarından sonraki kilo alma teşhisi, bir alarm mahiyetinde olsa da, önlem almak ve konuyu zamanında ele almak koşuluyla durum ümitsiz değil. Sadece zayıflamak yetmez, ayrıca yeniden şişmanlamamak da gerekir. Zayıfladıktan sonra beyin tekrar eski haline dönmeyi istemekte, ayrıca yeniden kilo alınmasına yönelik fizyolojik mekanizmalar da bulunmaktadır. Bu kötü bir döngüdür. Bu konuda sorumluluğu üstlenme kavramı sadece kilo kaybetme sorununa odaklanmıyor, aynı zamanda beslenme tarzı ile ilgili davranışları da kapsıyor. Beslenme uzmanları ve alışkanlıklar konusunda tedavi yapan uzmanlar, diyet boyunduruğunu daha esnek ve kolay uygulanabilir rejimlerle ve uzun vadeye yayarak gevşetmekteler. 

Belli bir beslenme şekli oturtulduktan sonra evli çiftlerde dikkat edilmesi gerekenler şunlar: 

Evlendikten sonra spor yapmayı bırakmamak, televizyon başında çok vakit geçirmemek ve geçirilse dahi televizyon karşısında kalorili yiyecekler atıştırmamak. Evde fazlaca vakit geçirmek yerine birlikte yürüyüşe çıkılabilir.

Zor Sorular,Kolay Cevaplar 
Soru: Düzenli olarak diyet yapıyorum ama kendimi çok halsiz hissediyorum. Bunu engellemek için ne yapmalıyım ? 
Cevap: "Eğer vücudunuz ihtiyacı olan kaloriyi almazsa bütün fonksiyonları yavaşlar" diyor kişisel antrenör, aynı zamanda Destination Health&Fitness yöneticisi Chris Mundle. Yeterince kalori almamak kendinizi yorgun ve halsiz hissetmenize, baş ağrısına, depresyona ve konsantrasyon bozukluğuna sebep olabilir. Vücudunuzun hareket etmek için yakıta ihtiyacı var. The American College Of Sports Medicine, kadınların günlük almaları gereken kalori miktarını 1200 olarak belirlemiş. Bu değerin altına düşmemelisiniz.

►Diyetiniz neden işe yaramıyor? O baklavaları benden uzak tut!
Siz tam bir mükemmeliyetçisiniz. İşte hızlı ve sakinsiniz, hiçbir arkadaşınızın doğum gününü unutmuyorsunuz ve kütüphaneniz alfabetik sırayla dizili. Fakat bu mükemmeliyetçiliğinizi diyetinize uygulamaya çalıştığınızda başarısızlığa uğruyorsunuz. Genellikle iki hafta uslu duruyor, fakat en sonunda dayanamayıp bir kutu baklavaya yumuluyorsunuz ve battı balık yan gider diyerek diyeti boş veriyorsunuz. "Your Diet Questions Answered" (Diyet Hakkındaki Sorularınızın Cevapları) kitabının yazarı Judith Wils, bu tepkiyi gerilmiş bir yaya benzetiyor. "Eğer yayı çok sıkarsanız, bir anda fırlayacaktır" diyor. Ara sıra şımarıklık yapmanız, iradesiz olduğunuzu göstermez, hepimiz insanız! Rahatlayın, ara sıra kaçamak yapmak diyetinizi uzun dönemde etkilemeyecek. Bir iki gün diyet yapmamak bile bütün çabanızın çöpe gittiği anlamına gelmez. Kısacası, diyetteyken dayanamayıp iki top dondurma yediğinizde, kendinizi suçlu hissetmeyin, tadını çıkarın ve diyetinize devam edin. 

►Hayır, hayatı kendime zehir etmiyorum. Sadece sağlıklı olmaya çalışıyorum.. 
Tüm kararlılığınıza rağmen, çoğu zaman arkadaşlarınız ve aileniz istemeden diyetinizi sabote ederler. İngiliz beslenme uzmanı Angela Dowden'a göre, genelde sevgisini sizi besleyerek gösteren anneniz tehlikelerin başında gelir. Gizlice verdiğiniz kiloları kıskanan arkadaşınız ise diğer tehlike unsurudur. Siz 42 bedene çıkmışken, "Kilo vermeye hiç ihtiyacın yok" der ve şarap keyfine eşlik etmemenizden dolayı şikayet ederek yarısını yediği dondurmalı tavuk göğsünü size kakalamaya çalışır. Bu iki durumda da, diyetinizi bozmamak için en önemli faktör, tehlikenin farkında olmanızdır. Annenizin önünüze koyduğu yemekleri önünüzden iterek ters ters konuşmayın. Ona yemeğin çok lezzetli olduğunu ama patlayacak kadar doyduğunuzu söyleyin. Arkadaşınızın durumunda ise; kötü niyetli olmadığını kendinize hatırlatın ve ona takıntılı bir şekilde diyet yapmadığınızı, sadece sağlıklı olmak için bu şekilde yemeniz gerektiğini anlatın. 

►O daracık jean pantolonuma sığmam lazım! 
"Diyet yaparken tartılmaya takıntılı hale gelmek mümkündür" diyor Amerika'daki Houseatonic Üniversitesi'- ndeki Besin Uzmanı Profesör Jeniffer Galluzzi. "Genelde insanlar diyetin ilk haftalarında çok kilo verirler ve daha sonra kilo verimi yavaşladığında umutsuzluğa kapılırlar." Gerçek şu ki, vücudunuzun tuttuğu su ve diğer faktörlerden dolayı kilonuz günden güne değişir. Yani her gün tartılmak yerine, haftada bir kere tartılın! Hatta, hiç tartılmayın. Sağlıklı bir beslenme tarzı, özellikle de spora başladıysanız, hayatınızı değiştirecektir. Bu yüzden saplantılı bir şekilde kiloları saymayı bırakın ve sağlıklı beslenmenin diğer avantajlarına yoğunlaşın. Enerjiniz artıyor mu? Sindiriminiz kolaylaştı mı? Cildiniz daha parlak ve sağlıklı mı? Televizyonun karşısında çöreklenip kalmak yerine temiz havaya çıkıyor musunuz? Eğer yeni benliğinizle daha mutluysanız, sağlıklı hayat tarzınızı değiştirmek istemeyeceksiniz. Kendinizi çok daha enerjik hissedeceksiniz. 

►Garson! ben de onun yediğinden istiyorum! 
Konu kilo vermeye gelince, kendinizi ayrı bir birey olarak görmeniz çok önemlidir. Çoğu insan, metabolizması ve vücut yapısı hakkındaki gerçeği inkar eder. Sıska arkadaşınız koca bir tabak makarna ve tatlı yiyerek kilo almıyor olabilir, ama bu sizin de onun kadar yiyebileceğiniz anlamına gelmez. Bu şekilde düşünmek, herkesin ayrı bünyesi ve metabolizması olduğunu göz ardı etmenize ve yakabileceğinizden çok yemenize sebep olabilir. Bir arkadaşınızın sizinle değilken ne yediğini veya kaç saat spor yaptığını bilemeyeceğiniz için, o sırada ne yiyorsa aynısından söylemek oldukça saçma bir hareket olacaktır.

►Bugün canım sadece fındık fıstık çekiyor!
Glikemik endeks devrimi, sağlıklı beslenme söz konusu olduğunda, kan şekeri seviyesinin oynadığı önemli rolü ortaya çıkardı. Muhtemelen sizin de metabolizmanızı hızlandıran sağlıklı yağlardan haberiniz vardır. Londralı besin uzmanı Ian Marber'e göre, sağlıklı yağlar belli ölçülerde tüketilmezse, onların da bildiğimiz yağlardan hiçbir farkı kalmıyor. Günde iki ya da üçten fazla ara öğün tüketmemeniz lazım. Basit bir ölçü olarak, beş ya da altı fındık ya da iki adet peynirli form bisküvi -altı değil. Kendinize doymak için biraz müddet tanıyın. Eğer her öğününüze protein eklerseniz, mesela yumurta, balık veya et gibi, sürekli atıştırma ihtiyacınız kalmayacaktır. 

►Sabah deli danalar gibi koştum, salatayı boşver! 
Haftada bir iki kere egzersiz yapmaya başladınız ve kendinize ne isterseniz onu yeme izni verdiniz. "Bu tarz bir alışveriş zihniyeti çok yaygındır" diyor spor diyetisyeni Carrie Ruxton. Kilo problemi olanlar, kalori ve yağ yaktıkları için, her istediklerini yiyebileceklerini zannediyorlar. Ama durum sanıldığı gibi değil. Yediklerinizi kayda değer oranda arttırmak istiyorsanız, haftada en az beş kere ağır spor yapmanız gerekir. Bunun yerine, makarna, pilav, patates ve kahvaltı gevreği türevi yiyecekler tüketerek kaslarınıza daha çok enerji sağlayın.

►Acı yoksa kazanç da yoktur! 
Diyet yapmayı bir işkence gibi görüyorsunuz, çok yediğinizden ötürü aldığınız kiloları vermek için, kalorili yiyeceklerden sanki zehirliymiş gibi kaçıyor veya tek besinli (lahana çorbası diyeti gibi) diyetlere başlıyorsunuz. "Çok geçmeden, canınız yasak olan yemekleri deliler gibi istemeye başlayacaktır, vücudumuz gün içinde bir döngü halinde bu isteği yineler" diyor Rockefeller Üniversitesi Profesörü Sarah Leibowitz. Sabahları, beynimizde "Neuropeptide-Y" isimli bir kimyasal salgılanır. Bu kimyasal, enerji veren karbonhidratlara olan ihtiyacımızı tetikler. Gün içinde bu kimyasal azalır ve proteine olan ihtiyaç artar. Akşamüstleri ise "galanin" adlı kimyasal, vücudun gece boyunca sürecek olan açlığa hazırlanması için, yağlı gıdalara olan isteğimizi tetikler. Başarıya ulaşmanın yolu, bir anda yağsız, karbonhidratsız ve tatsız bir diyete başlamak yerine, yavaş dengeli beslenmeye başlamanızdır. Araştırmalara göre; yağı bir anda kesen diyetler, depresyona yol acıyor. Bu yüzden yağı, balık, et, fındık, zeytinyağı ile almanız gerekli. Bunun yanında karbonhidrat olarak tam tahıllı ekmek ve kepekli makarnayı, protein olarak da yumurta, balık ve yoğurdu diyetinizden eksik etmemeniz şart. 

►Ne demek ayda 10 kilo veremezsin?
Kendinize gerçekçi olmayan hedefler koymaktan vazgeçin. Kilo vermek söz konusu olduğunda, hız ve sağlık zıt anlamlı sözcükler haline geliyor. Yani, eğer sağlığınızı koruyarak zayıflamak istiyorsanız, hedefiniz en fazla haftada 1 kilo vermek olmalı. Bundan fazlası verildiğinde, adetlerinizin düzensizleşmesi, bağışıklık sisteminizin zayıf düşmesi ve benzeri birçok sağlık problemi yaşanabiliyor. Üstüne üstlük, verilen kilolar oturmadığı için diyeti kestiğiniz an, normalde alacağınızdan çok daha fazla ve hızlı kilo alırsınız. Dengesiz bir diyet yaptığınızda, vücudunuz kendisini koruma altına almak için metabolizmanızı yavaşlatır ve bu yüzden yediklerinizi yakamazsınız.

►İnanılmazım! diyete başladım, yeni bir işe girdim ve taşınıyorum ! 
Diyet yaparken kısa sürede kilo vermekten daha önemli olan nokta, doğru beslenmeyi öğrenmektir. Bunun için kötü alışkanlıklarınızdan vazgeçmeniz zor olabilir. Yıllardır her sabah 3 dilim beyaz ekmek yiyor olmanız bunun vücudunuz için doğru olduğu anlamına gelmez, 2 dilim kepek ekmeğini tercih etmeniz gerekir. Ne olursa olsun, hayatınızın bir alanında köklü bir değişiklik yapmanız için aile ve iş gibi diğer alanlarında sakin ve huzurlu olmanız şart. Bu yüzden eğer bu sefer fazla 10 kilonuzu vermekte kararlıysanız, sevgilinizin iş değişikliği, eşinizin orta yaş krizi gibi bir dönemde bir de diyetle uğraşmasanız daha iyi olur!

►Sadece 100 gram vermişim! saçmalık! 
Çok sağlıklı beslendiğinizi düşünüyor, fakat neden bir türlü kilo veremediğinizi anlayamıyorsunuz. Belki de suçu kaşla göz arasında hüplettiğiniz abur cuburlarda aramalısınız! "Ya ofiste kahvenizin yanında yediğiniz iki parça çikolatayla, evde yemek yaparken atıştırdığınız cipsleri unutuyorsunuz ya da kendinizi kandırıyorsunuz. Sürekli ufak ufak yediğiniz ekstralar günün sonunda birikip, kilo vermenizi engelleyebilir. Bunun çözümü yediğiniz her şeyi dürüst bir şekilde bir deftere yazmaktır, içecekleri de unutmamak şartıyla. Yemeği nerede yediğiniz ve o sırada başka neyle meşgul olduğunuzu yazmanız da çok önemlidir; çünkü bu sayede sıkıntıdan veya düşünmeden atıştırdığınız zamanları ortaya çıkarmış olacaksınız. Mesela çoğu kişi televizyon karsısında veya ofis masasında gereksiz yere atıştırır.

Zor Sorular, Kolay Cevaplar

Soru: Sağlıklı kumaş nedir? Nelere dikkat etmeliyim?
Cevap: Kıyafetlerin kumaşında kullanılan boyalar, kimyasallar ciltte alerjiye sebep olabiliyor. Bu nedenle giysileri giymeden önce kısa programda yıkamalısınız. MKS Devo Tekstil Danışmanlık şirketinden Korgun Şengün, "Nefes alabilen, güç tutuşur, antimikrobiyal özellik taşıyarak insan sağlığını ön plana çıkaran, buruşmaz, ter kokularını engelleyen, su, yağ ve kir itici özellikleri ile kullanım kolaylığı sağlayan kumaşlar sağlıklıdır" diyor. Şengün'e göre, satın alınacak ürün koklanmalı ve beklenmedik bir koku varsa tercih edilmemeli. Koyu renkli giysiler alınırken, beyaz bir kumaş veya kağıt parçası yaklaşık 10 kere sürtülerek beyaz kumaşın ne kadar kirlendiğine bakılmalı, beyaz kumaşın çok kirlenmesi boyanın kaliteli olmadığını gösteriyor.

Kaynak : Cosmopolitan

Fazla kilolarını atmaya hazırlanın..

konu baslikEh, yavaştan incelme zamanıdır! Dur, öyle haldır huldur diyete girmeyeceksin! Önce vücudundaki toksinleri, detoks etkisi yaratacak gıdalarla beslenerek atmalısın ki sağlıklı kilo veresin!

Ton Balıklı Detoks Salatası 
Malzemeler
►Marketlerde hazır paketlerde satılan akdeniz yeşillikleri

►Bir miktar soya filizi
►7 veya 8 adet cherry domates
►Kırmızı biber sarı biber diyet ton balığı tercihe göre mısır veya kırmızı soğan
Hazırlanışı
Büyük bir kase içine yeşillikler altta olmak üzere tüm malzemeleri sırasıyla koy. En üste de ton balığını ekle. Zeytinyağı ve limon ilave edip afiyetle ye.
Not: Dilersen, bu salataya yakışacak özel bir sos dah azırlayabilirsin.
Özel sos için; 
►Yarım limon suyu
►1 çorba kaşığı zeytinyağı
►1 çorba kaşığı nar ekşisi
►1 çay bardağı balzamik sirkesi
►1 çay kaşığı taneli hardal ve tuzu da iyice karıştırıp salatana ekleyebilirsin.

Not: Detoks'un en önemli özelliği; çiğ sebzeleri tüketmek olduğu için, sana önerimiz bu ton balıklı salatadır. İçinde gördüğün gibi yok yok! Bu arada beyaz ekmek yerine kepekli galetaları da tercih edebilirsin. Ayrıca detoks sürecinde kola ve kafeinli içecekler yerine, bitki çayları ve meyve suyu türü sıvıları bolca içmeni öneririz. Suyu da unutma tabii...

Kaynak : Cosmogirl

Tek eşlilik sona mı eriyor?

konu baslik"Hayvanlar bile tek eşli değil ki!" diyor çok eşliliği savunanlar. Peki, hangi hayvan bu? Biliyoruz ki doğada tek eşli hayvanlar da var. Gariptir ki hayvanlara benzediğini düşünen tek "düşünen hayvan" da biziz! 


Yaşam, dünyada var olduğundan beri aslında her tür kendi doğasının gereklerini yapıyor. Kimisi sadece kendi sürüsündekilerle çiftleşiyor, kimisi günde pek çok kez çiftleşiyor, kimisi eşini uzun uğraşlarla seçiyor. Hayvanlara baka baka kafası karışan ve "Acaba doğrusu tek eşlilik mi, çok eşlilik mi" diye düşünüp duran da
biz küçük insancıklarız işte. Hayatımız boyunca hepimiz "tek eşli mi kalmalı" ve "çok eşli mi olmalı" meselesiyle farklı şekillerde de olsa yüzleşiyoruz.

"Aşık Oldum" 
Aşık Olunca Tek Eşli miyiz?
Aşık olan insan, ondan başkasını düşünemez. Kendinde onu görür; vücudu, zihni, fikri, artık onun beğenisine sunulmak için değişir, dönüşür ve biçimlenir. Bu tıpkı şunun gibidir; annesine kendini beğendirmeye çalışan erkek çocuk için baba bir rakiptir, tersi ise kız çocuk için geçerlidir. Yani aşk iki kişiliktir ve bir üçüncüye yer yoktur. Üçüncü dışarıda kalmalıdır. Biz tek bir kişi ile bütünleşmek isteriz ve o kişiyi bulmuşuzdur, o bize aittir artık. İki kişilik bir evrendeyiz ve pekala tek eşliyizdir. Ancak garip bir durum vardır burada, çift olmak illa ki üçüncü kişi ve kişilerin varlığını gerekli kılar. Onları dışlamalıyız ki çift oluşumuz ortaya çıksın. İşte bu, erkeğinizle geçireceğiniz en güzel, en iyi dönemdir. Üçüncü kişiler sadece tatlı bir risk, sizin birbirinize olan aşkınızın ispatı olarak vardır. Gerçek bir tehdit değildir. Henüz… 

"Ben Onu Aldatmadım ki!" 
Aldatılınca Tek Eşli, Aldatmak İsteyince Çok Eşli miyiz?
Eğer "biz" olmaya devam etmeye çalışan kendimizsek, sevgilimizin üçüncü bir kişiye gidişi canımızı yakar. Bu, oyuncağını, anne veya babasını paylaşmak istemeyen bir çocuğun tepkisinden farksızdır. Ancak eğer "biz" olmaktan vazgeçen sizseniz, bu durum son derece rasyonel ve karşı konulmazdır. İşte, tek eşlilik ve çok eşlilik meselesinin ikiyüzlülüğü de burada yatmaktadır. "Aldatılan, kenara atılan" olarak hissettiğimizde tek eşliliği; başkasına aşık olup sevgilimizden ayrılmak istediğimizde ise çok eşliliği savunmamız dürüstlük müdür? Aldatan kötü çocuk, aldatılan iyi insan değildir. Bazen aldatan sırf korkusundan yapar bunu. Sevgilisinin ilgisinin azaldığını fark eder ve terk edilmeden önce atağa kalkmak ister. Bu nedenle, aldatmanın kendisinden ziyade, aldatmaya yönelten sebepleri düşünmeniz daha doğru olur. Böylece eğer ilişkinizi kurtarmak istiyorsanız ve tek eşlilik fanusunda biraz daha oksijen olmasını istiyorsanız, bu konuda çabalayabilirsiniz. En önemlisi; sonu gelmeyen tartışmalar ya da intikam alma çabalarına girmek sizi ve ilişkinizi daha iyi bir yere taşımaz. 

"Aşkımız Bitiyor" 
Aşk Biterken Tek Eşlilik de Biter mi?
Aşk biterken neler olur? Bugüne kadar hep "biz" demişizdir, şimdi "ben" demeler başlar. Belki de bunca zaman "biz" derken ikimiz de aynı şeyi kast etmedik. Kadın için "biz" başka bir şey demekken, erkek için bu sözcük başka bir anlam taşıyabilir. Bunca zaman iki taraf da "biz" derken aslında "ben" ve "benim hayal ettiğim sen" dediklerini fark etmeye başlarlar. İlişkide çatırdamalar başlayınca, bir acı gerçek, başından beri kesin olan bir acı gerçek, karşımıza çıkar: Aşk, aslında tek kişilik bir duygudur. Evet aşk vardır, bunu inkar edemeyiz. Bunu damarlarımızda, kalbimizde, midemizde, her yerimizde hissetmekteyiz ama ya bu aşk sadece bize aitse? Platonik bir aşktan söz etmiyoruz tabii ki, sadece iki kişinin aynı anda, aynı algıda, aynı düşüncede olmasının imkansızlığından söz ediyoruz... İki kişi aynı anda, aynı şekilde, aynı yoğunlukta yaşayamaz aşkını. Bizim tek eşlilik sandığımız şey, aşkımızın sadece kendimize ait oluşundan başka bir şey değildir. Acaba karşımızdaki kişi, sandığımız kişi midir? Aşk, yanılsamasını gösterip, sevgilimizde sadece kendimizi gördüğümüz ayna kırılmaya başladığında tek eşli dünyamız da çatırdar. Gördüğümüz kişi, aslında sadece görmek istediğimiz kişidir. Hayal ettiğimiz sevgilidir. Ama sonra birden onun hayal ettiğimiz gibi biri olmadığını anlamaya başlarız. Aşkın gözü kördür ile kast edilenin bir kısmı da bu olsa gerek. "Mutlu aşk yoktur" sözünün kaynağı da buralarda bir yerdedir. Bu noktada taraflardan biri özgürlüğünü ilan ederek, "biz" demekten vazgeçerek, diğerlerinin arasına katılmaya can atmaya başlayabilir. İşte o zaman ayrılık çanları çalmaya başlar. Aldatılmalar da... 

"Aldatıldım" 
Aldatmak Tek Eşli midir, Çok Eşli midir?
Aldatma gerçekleştiğinde artık tek eşlilik meselesi zeminini yitirmiştir. Ancak belki de yitirmemiştir. Eğer kişi, asıl sevgilisi ile sevişmiyorsa artık, bu kez de gizli sevgilisi ile tek eşli olmamış mıdır? İki veya daha çok kişi ile ilişkisini sürdürüyorsa ancak o zaman çok eşlidir diyebiliriz. Tabii bunu partnerleri de öğrenene ve bu duruma karşı çıkmayana kadar… Bu da er geç öğrenilecektir. Belki de bizler zaman zaman tek eşli, zaman zaman çok eşli olabilme potansiyeline sahip varlıklarız. Ancak buradaki temel sorun, her iki durumun da çok uzun sürebilmesidir. Binlerce istatistiğe göre aşkın ömrü iki yıl, kimisine göre ise dört yıldır. Yani bilim insanlarına göre aşk, beyinde yaşanan kimyasal bir değişikliktir. Şu halde eğer aşk kısa süreli geçici bir durum ise, çok eşliliğin de uzun sürmesi beklenemez. Çok eşlilik de içinde aşkı barındırdığına göre, bir durumdan ötekine atlayarak yaşanır aşklar. Yani, tek eşli iken, aldatabildiğimize göre ve çok eşli bir hayat yaşarken, tek eşliliğe geçmek istediğimize göre her ikisine de ait değiliz. "Sadece aşık olan ve aşık olduğu ile çiftleşmek isteyen varlıklarız (hatta hayvanlarız)" diyenler de vardır. Basit ve bayağı görünse de, hormonların büyük etkisini de görmezden gelemeyiz, değil mi? 

"Aldatacak mı?" 
Aşk mı Bitiyor Yoksa Sadece Macera Yaşama İsteği mi?
Çiftlerden biri "biz" olmaktan çıkıp "ben" olmaya başladıysa, bu aşk bitti mi demektir? Yani çok eşli olmaya, aşk bitince mi başlarız? Bazen aşk bitince bazen de cinsellik karanlık yönünü gösterince ve tatmini zor insan, huzursuz olmaya başlayınca…. Bazen aşk bitmemiştir, sevgi ve ilişkiyi devam ettirme isteği vardır ama bir başkasıyla da birlikte olma arzusu kendini göstermeye başlamıştır. İşte bu noktada, kimisi buna karşı durup, ahlaki olarak doğru olanı yaparak, o isteğin sönüp gitmesini bekler. Kimisi de düşünmeden kendini heyecanın azgın sularına atar. Bu duyguya karşı koyabileceğimiz fırsatımız vardır her daim; ya tercih ederiz ya da etmeyiz. Tek eşli bir yaşama kendimizi inandırırsak, çok eşlilik ihtimalleri karşımıza çıktığında suçluluk, vicdan azabı gibi yakıcı durumlar yakamıza yapışır. Bir kerelik de olsa, çok kerelik de, bir aldatma, kişiyi cennet görünümlü bir cehennemin içine atıverir. 

"Aldattı ama Affedeceğim, Erkek İşte Ne Yapsın? " 
Kadın Tek Eşli, Erkek Çok Eşli mi?
Erkeğiniz sizi aldattığında ya da gözü başkalarına kaydığında ve onlarla takılıp, size geri döndüğünde, yaygın olarak kullanılan bir cümle vardır: "İlk çağlardan beri erkek avcıdır, kadın ise toplayıcı". Yani erkeğin görevi, çok kişiyi döllemek, kadının görevi ise evde onu beklemektir. İlk çağdan beri her toplumun ataerkil olmadığı, anaerkil toplumların da çok yaygın olduğu gibi bir gerçek vardır oysa. Kadının tek eşli olmasının istenmesi ise miras meselesi nedeniyle; malların, başkalarından olma çocuklara kaymaması içindir. Kadının doğurganlığı, erkeği her daim korkutmuştur ve korkulan kadını zapt etmek için de onun tek eşli olması gerekmektedir. Genlerimize işlemiş olan bu durumu unutmamakta fayda var. Erkeklerin aldatmasının sebeplerinden biri, yüzyıllardır süregelen bu inancın etkisiyle, güdülerini, hormonlarını bastırmak için geçerli bir neden bulmak istememeleridir. Erkeğin çok kadını döllemek istemesinin altında yatan sebeplerden biri de, bir kadın tarafından ele geçirileceği endişesidir. Bu durum kadında yanlış bir etki-tepki doğurur: "Çapkın erkeği evcilleştiren tek kadın olma isteği"ne ve hemcinslerini rakip görerek, neredeyse gözünü hırs bürür. Bizler, bu durumu aşk ve tek eşlilik, erkeğin yaptığını ise ihanet sanarak bu kısır döngüde boğulup gidebiliriz.

"İşte Ayrıldık" 
Ayrılık Sonrası Çok Eşli mi Oluruz? 
Bilirsiniz işte, uzun süreli, derin bir ilişki sonrasında erkek de kadın da kelimenin kaba tabiriyle biraz "dağıtır". Böyle bir süreçte çoğu kadında ve erkekte çok eşlilik dönemi gerçekleşebilir. Bu, biraz kendini değerli hissetme çabasıdır. Kişi, "Başkaları ile de olabilirim" motivasyonu ile kendini yabancıların arasına atar. Böyle bir dönemde yabancılara gitmektense, yanı başındaki karşı cinsten yakın arkadaşına sığınan ve onunla bir ilişkiye sürüklenen de çoktur. "Bekarlık, sultanlıktır" döneminin tadını çıkarırız ancak yine de başımızı bağlamak için sabırsızlanırız. Bu, geçici bir dönem olduğu için haz verir ancak bir yandan da "ya geçici değilse, ya sonsuza kadar böyle yalnız kalacaksam, ya ondan iyisini bulamazsam, ya bir daha kimseyi sevemezsem" diye de korkudan ölürüz. Çok eşlilik ürkütücü gelir. "Hadi evlen artık" diyenler, evlenen ve az görüşülen arkadaşların artmaya başlaması da korkularımıza tuz biber eker. İşte bu dönemin sonunda, canı çok yanmış olan kişi birine bağlanmayı geciktirir. Çok eşlilikten ürkerek, asıl bunun canını yakacağını düşünen kişi ise çok geçmeden kendini yeni bir ilişki içinde bulur. Yeni bir döngü başlar. 

"Ne Zaman Mutlu Olacağız?" 
Tek Eşlilik İmkansız mı? 
Eğer kendinizi tek eşli bir konuma koyar ve erkeğinizi, "kötü" dediğiniz çok eşlilikle itham ederseniz, durum sizi de yaralayabilir. Böyle davranarak bütün genel geçer ama yanlış yargıları kabul etmiş olursunuz. Peki ne yapmalıdır? Kendinizi tek eşli olarak tanımlamaktan vazgeçerek, onu da çok eşlilikle itham etmemek… Her ikinizin de her iki tarafa ait olduğunu düşünüp özgürleşmek… Bağımlı kılmadan ve bağımlı olmadan aşkınızı, "her güzel şeyin bir sonu vardır" ve "değişmeyen tek şey değişimdir" cümlelerini unutmadan yaşamaya çalışmak… Buna ne dersiniz? Kolay gibi görünen ama aslında aldatılma korkusundan da, aldatmaktan da daha zor olan işte budur. Her insan illa ki çok eşlidir, bir gün aldatacaktır diye bir kuraldan da bahsedemeyiz. Belki de hayat boyu tek eşli olacaksınız kim bilir? Tek yapmamız gereken belki de, ilişkimizi, korkuların değil, birlikte olma sevincinin, sevginin yönlendirmesine izin vermek. Tek eşlilikten çok eşliliğe geçiş yapılan noktaları ise belki de ilişkimizin seyrinin bir parçası olarak görmek. Eğer bu durum kaçınılmaz olarak ilişkinin sonunu getiriyorsa bile, bu olayı, nehir gibi olan hayatımıza düşen, akıp gidecek bir sonbahar yaprağı olarak görmek… Hayatı yaşamak, kimi zaman aşktan bile zor bir sanattır. Tek eşlilik ya da çok eşlilik meselesi aşk içinde bir küçük belki de. Asıl olan, aşkımızı yaşarken ki mutluluklarımızla birlikte, bizi biz yapan acılarımızdır ve her ikisinden de kaçmaya çalıştıkça daha çok yaralanırız. Aşk da, tek eşlilik de, çok eşlilik de, aldatmak da aldatılmak da; hepsi, bir gün karşımıza çıkabilir… Siz iyisi mi hepsine yarın olabilecekmiş gibi hazırlıklı olun. 

"Ben de Aldattım" 
Kadın da Çok Eşli Olabilir mi?
Peki ya kadın da başkaları ile beraber olmakta kendini özgür kılarsa? Kadının daha az aldatmasının sebeplerinde yaygın olanı ise, cinselliğe bir rahatlama ve boşalma olarak değil, bütünleşme olarak bakmasıdır. Tabii genelleyemeyiz. Tam tersi de mümkündür. Kadın bütünleşirken bunun sevgiye, içtenliğe dayalı olmasını ister, soğuk bir birleşme onun için ikna edici ve cazip değildir. Kadın korkudan örülü bir duvar kurarak, başkasıyla olmayı istemediğine inandırır kendini. Bu da kadının tek eşli, erkeğin ise çok eşli olduğu gibi yanlış bir inancın kabul edilmesini sağlar. Bu durum, erkek açısından aldatmasını meşru kılar. Bu nedenle kadına tek eşlilik, erkeğe çok eşlilik uygun görülür. Peki, ya bu doğru değilse? Ya siz içinizden geldiği, fanteziler kurduğunuz, aşkınızdan öldüğünüz halde, iyi karşılanmaz diyerek kendinize engel oluyorsanız? Tek tavsiyemiz, eğer aklınızdan başkaları geçiyorsa ve sevgilinizi kaybetmeyi göze alarak harekete geçtiyseniz kendinizi suçlamayın. Tek sınırınız ve özgürlüğünüz kendi iradeniz olmalı. Güvenli limanlardan çıkmayı istememek bazen özgürlüktür, bazen korkaklık. Kendimizi tanımadan, ne aşkı ne aldatmayı, ne de eşimizi anlamamız mümkün değildir.

Kaynak : Cosmopolitan

Bacaklarınızı yaz sezonuna hazırlayın!

Bacaklarınızı yaz sezonuna böyle hazırlayın!Sağlıklı ve estetik görünümlü güzel bacaklar için önce estetiği bozacak varis, selülit ve leke gibi oluşumlardan kurtulmak gerekiyor.


Bacakların cilt güzelliği, cilt bakımından ve genel vücut bakımdan ayrı düşünülmemeli.

Sağlıklı ve estetik görünümlü güzel bacaklar için önce estetiği bozacak varis, selülit ve leke gibi oluşumlardan kurtulmak gerekiyor. Varis, estetik kaygılardan dolayı genellikle kadınların korkulu
rüyası olsa da aslında sık karşılaşılan bir sağlık problemi.

Kanın kalbe dönüşünü sağlayan toplardamarların genişlemesi şeklinde tanımlanan varisin, oldukça sık görülen bir şikayet olduğunu belirten Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Uz. Dr. Tuğba Yüzüak Türe, pürüzsüz ve alımlı bacaklara sahip olmak için yapılacakları şöyle anlatıyor:

"Kanı kalbe geri taşıyan toplardamarlar kan akışının kalbe doğru tek yönlü olmasını sağlayan kapakçıklar içerir. Toplardamarlarda oluşan tıkanıklıklar ve aşırı basınç bu kapakçıkların düzgün kapanmasını engelleyerek geriye doğru kaçaklara sebep olurlar. Sonuçta bacaklardaki yüzeysel toplardamarlar genişler, uzar ve büklümlü ve yeşil-mavi renkli bir görüntü ile varisler oluşur.

Toplardamarlarda bulunan kapakçıklara bacaklardaki kaslarda destek vererek kanın kalbe taşınmasına yardımcı olurlar. Genetik olarak hafif yetersizliği olan kişiler spor yaparak hem varis oluşumunu azaltabilir hem de yapılan tedavinin daha başarılı olmasını sağlayabilirler.

Tedavi varisin şiddetine göre değişiklik gösterir. Ağ şeklinde veya yüzeyel ince damarların tedavide artık yaygın olarak lazer kullanılıyor, cerrahi yöntem de lazerle tedavi edilemeyen son aşamadaki vakalarda damarın çıkarılması şeklinde uygulanıyor. Lazer yöntemi herhangi bir enjeksiyon gerektirmediği için enfeksiyon riski, morarma ve ağrı şikayetleri olmuyor.. Uygun doz çok önemli olduğu için mutlaka uzmanına yaptırılması gerekiyor. Varis tedavisinde damarlar henüz ince kılcal damarlar halindeyken tedavi etmek en doğru olanıdır. Her hastalıkta olduğu gibi erken tanı ve tedavi bu rahatsızlıkta da büyük önem taşıyor.

Tedavi için 1 veya 2 seans için genellikle yeterli olmaktadır. Kalp pili olan, epilepsi hastaları ve hamilelik dışında uygulanmasını engelleyen herhangi bir durum yoktur. Seanslar 15 ile 45 dakika arasında değişir. Hasta daha sonrasında işine dönebilir ve hiçbir şikayeti olmaz.

BACAKLARIN DÜŞMANI BATIKLARDAN KURTULUN

Bacakta oluşan ve kabarık görünümleri ile kadınları rahatsız eden batıkların oluşumunun en önemli nedeni yanlış uygulanan epilasyon yöntemleridir. Bacaklardaki istenmeyen tüyleri epilasyon makinesi ile almak batıklarla neden olur. Ancak kişinin kıl yapısı yatkınsa hangi yöntemi kullanırsa kullansın batık oluşabildiğini de belirtmek gerekir. Batıklardan kurtulmanın en etkili yöntemi lazer epilasyondur. Uygun lazer epilasyon aleti seçilerek her cilt tipine uygulanabilir.

Lazer epilasyon tedavisi kişiye göre değişebilmekle birlikte ortalama 4-6 seans sürmektedir. Güneşin kendisini hafif hafif gösterdiği ancak henüz tam olarak güneşlenme sezonunun açılmadığı bu aylarda lazer epilasyon uygulamaları rahatlıkla tercih edilebilir. Hafif düzeyde batığı olanlar için kozmetik ürünlerle cilt yüzeyindeki ölü hücreler temizlenmesi ile kılların çıkışı kolaştırılabilir ve böylece daha pürüssüz bacaklara sahip olmak mümkündür.

SPOR VE MASAJ PÜRÜZSÜZ BACAKLARIN ANAHTARI

Spor ve masaj toplardamarları ve lenf dolaşımın hızlandırır böylece sellülit ve varis oluşumları azalır. Ancak düzenli ve bilinçli yapılması gerekir. Aynı zamanda diyetle desteklenmesi daha başarılı olur. Bacak için en çok önericeğimiz ritmik yürüyüşler ve yüzmedir.

UYGUN NEMLENDİRİCİ SEÇİN

Kuru cilt kaşıntı ve kızarıklıklara neden olabilir. Nemlendirme ihtiyacı her ciltte değişmektedir. Çok kuru olan ciltler özellikle banyodan çıkarken henüz vücudu kurulamadan yağlı bir nemlendirici kullanırlarsa daha etkili olabilir. Kuruluk şikayeti olmayan kişiler cildin elastikiyetini artırmak için su bazlı bir nemlendirici tercih edebilirler.

ÇATLAKLAR İLE BAŞA ÇIKMAK ÖNEMLİ

Özellikle ergenlik döneminde hızlı büyümeye bağlı olarak ve gebelikte oluşan çatlaklar estetik açıdan sorun oluşturabilir. Oluşumunda en önemli faktör genetik yatkınlıktır. Erken dönemde çatlak oluşumu meydana gelebilecek bölgeler henüz mor renkli iken kullanılan kozmetik ürünler bir miktar fayda sağlayabilir. Ancak beyaz ve vücutta oluşumu uzun sürelere dayanan çatlakları tedavi etmek oldukça güçtür. Bu nedenle henüz oluşmadan çatlakları engellemek en doğru olandır. Özellikle kalça, bacak iç yüzleri, bel bölgesi, dizlerin arkası, gebelerde ek olarak karın ve gögüslerde görülebilir. Bu bölgeler düzenli olarak nemlendirilirse elastik doku güçlenir ve gerilmelere karşı direnci artar."

ELLER TIPKI YÜZÜMÜZ GİBİ YAŞIMIZI ELE VERİR

Kadınların en çok önem verdiği konulardan birinin de el bakımı olduğunu belirten Uz. Dr. Tuğba Yüzüak Türe'nin el bakımına ilişkin ipuçları ise şöyle:

"Ellerimiz vücudumuzun dış faktörlere en fazla maruz kalan bölgesidir. Günlük bakımlarımızı ve ev işlerini yaparken farkında olmadan pek çok kimyasal madde ile temas ediyoruz. Eller kendi Ph'ı, su kapasitesi ve yağ oranı dengesi ile temas ettiğimiz maddelere karşı kendini koruyan bir yapıya sahiptir.

Ancak uzun süreli aşırı temaslarda ya da fazlaca zararlı madde ile temas sonucunda cildin bu yapısal özellikleri bozulabilir. Bunun sonucunda egzemalar oluşabilir. Egzema tırnaklarda şekil bozukluğuna da neden olurken mantar ve bakteri enfeksiyonlarına yol açabilir.

ELLERİNİZİ SIVI SABUNLA YIKAMAYIN

El hijyeni yapılırken cildin doğal koruma mekanizmalarını bozmamaya özen göstermeliyiz. Gereğinden fazla el yıkamamak, sıvı sabunların tercih edilmemesi (içeriğindeki kimyasal maddeler ve daha fazla kurumaya neden olduğu için), daha çok katı sabunların kullanılması, el yıkama sırasında çok sıcak ya da çok soğuk su kullanılmaması önemlidir. El yıkama sonrası nemlendirici kullanmaya özen göstermelidir. El hijyeni için kolonya, ıslak mendil gibi kimyasalları kullanmamak gerekir. Unutmayın ki; cilt bütünlüğü tam olan eller, enfeksiyonlara karşı zaten doğal direnca sahiptir.

ELİNİZE DE GÜNEŞ KORUYUCU ÜRÜN KULLANIN

Ellerimiz vücudumuzun UV ışınlarına en fazla maruz kalan bölgelerindendir. Dışarı çıkmadan önce yüzümüze uygulamadığımız güneş koruyucular ellrede sürülebilir. Böylece ileri yaşlarda oluşabilecek cilt lekeleri için önlem almış olursunuz.

MANİKÜRÜNÜZ DE ÖZENLİ OLMALI

Manikür ve pedikür uygulamaları esnasında mutlaka kendi altlerinizi kullanın. Çünkü bu şekilde pek çok enfeksiyon (hepatitler, HIV, bakterial enfeksiyonlae, herpes gibi viral enfeksiyonlar ve mantar hastalıkları) bulaşabilir. Yanlış yapılan manikür ve pedikürle tırnak batıkları oluşabilir. Uygun olan tırnak kesimi, kenarlar küt ve uzunluğu en az deri hızasında olandır.

TIRNAK BAKIMINI İHMAL ETMEYİN

Tırnak kırılmaları ve ayrışmaları da yine kimyasal temaslar sonucunda oluşabileceği gibi demir eksikliği anemisi, çinko, vitamin B12, folik asit eksikliğinden de kaynaklanıyor olabilir. Öncelikle kimyasal temasları engelleyip, nemlendiriciler kullanmak önemlidir. Ancak buna rağmen fayda sağlanmıyorsa doktora başvurmak gerekir."

Kaynak:Milliyet.com.tr
Alıntı:Leyditurk.com

Sarkık kollar düzeliyor

Operasyon iki saat sürüyor. Ameliyattan sonra hasta, bir gün hastanede kalıyor. Ve ağrı hissetmiyor. Şişlikler bir haftada iyileşiyor.


Kollarındaki sarkmalardan şikayetçi olanların yaptırabileceklerini söyleyen kol estetiğiOp. Dr. Atilla Alp, şöyle konuşuyor: "Operasyon iki saat sürüyor. Ameliyattan sonra hasta, bir gün hastanede kalıyor. Herhangi bir ağrı hissetmiyor. Şişlikler bir haftada iyileşiyor"

Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Atilla Alp, kol estetiği ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

*Daha çok kimler, kol estetiği yaptırmak istiyor?
Kollarındaki deri sarkmalarından şikayetçi olanlar, yaşlılığa bağlı olarak elastin lifleri azalanlar ve kilo verdiktensonra derisi eski gerginliğine kavuşmamış olanlar, kol estetiği yaptırıyor. Koldaki sarkmalar, genellikle kolun üst kısımlarında ve iç tarafında görülüyor. Kolunuzu bedeninizden uzaklaştırarak paralel olarak tuttuğunuzda, dirsek ve koltuk altı arasındaki fazlalıklara bakarak bunu anlayabilirsiniz.

Ameliyatı Tercih Ediyoruz!
*Kilolu kişilerde, kolları germeden önce liposuction mı yapılıyor?
Deri kalitesinin iyi olduğu ve sarkıklığın olmadığı durumlarda, yani sadece yağ birikiminin fazla olduğu vakalarda liposuction (vakum ile yağ emme) ile başarılı sonuç elde edilir. İlerleyen yaşlardaki hastalarda liposuction doğru bir tercih olmaz. Aşırı sarkmalarda, kol içine gizlenecek şekilde yapılan bir kesi ile fazla olan tabaka çıkartılarak ameliyat gerçekleştirilir.

*Zayıflamış ve kolları sarkmış kişilerin kolları nasıl toparlanıyor? Kolun içine kas da yerleştiriyor musunuz?
Kolların iç ve arka kısımlarından uzun elips şeklindeki deri ve yağ dokusu çıkartılır. Fazla yağların, fazla derilerle beraber çıkarılmasıyla normal cilt gerginliği sağlanır. Kesilen yer, iki tabaka halinde içten ve dıştan estetik bir dikişle dikilir ve bandajla sarılır.

*Kol estetiğinde hangi yöntemler kullanılıyor? En çok tercih edileni hangisi?
Ameliyat, en çok tercih edilen yöntemdir. Fazla doku çıkarılır ve ameliyat sonrası dönemde cildin kendini sıkılaştırmasına yardımcı olur. Liposuction ise, ancak sınırlı bir hasta grubunda uygulanabilir. Liposuction sonrasında ne kadar bir düzelme sağlayacağınızı kestiremeyebilirsiniz. Bu yüzden ameliyat daha çok tercih edilen bir yöntemdir.

Dikiş İzini Saklıyoruz!
*Dikiş izi kalıyor mu?
Kol germe ameliyatlarında dikiş izi kaçınılmazdır. Ancak izleri çoğu zaman koltuk altına saklıyoruz. Genelde birçok hasta liposcution yerine ameliyatı tercih ediyor.

*Operasyon ne kadar sürüyor? Sonrasında iyileşme ne kadar zamanda oluyor?
Ameliyat, genel anesteziyle birlikte ortalama iki saatte yapılıyor. Ameliyattan sonra hasta, bir gün hastanede kalıyor. Herhangi bir ağrı hissetmiyor. Eğer ufak tefek sızlamaları olursa, ağrı kesici ilaç alabiliyor. Ancak ameliyattan sonra kollarda şişlik ve morarmalar olabiliyor ve bu izler, sadece bir haftada iyileşiyor.

*Kol gerdirmek için en ideal dönem ne zaman?
Bu tip estetik ameliyatları, hastalarımız her zaman yaz başlamadan yaptırmalı.

*Kol estetiğinden sonra yasak olan veya dikkat edilmesi gereken şeyler var mı?
Yara izi, tüm ameliyatlarda olduğu gibi kol germe ameliyatı sonrasında da genişlik ve kabarıklık açısından kişiler arasında farklılık gösteriyor. Ameliyat sonrası yara izini minimuma indirmek için, bölgeye kortikosteroid'li kremlerle masaj yapılması öneriliyor

Ameliyata Vaktiniz Yoksa
*Lipolitik ve lipolazer tekniği nedir?
Bu teknikler, dünyada ve Türkiye'de ameliyattan korkanların imdadına yetişiyor. Minimum 20 dakika ile maksimum iki saat sürüyor. Diğer sistemlerden en önemli farkı; yedi seans gibi uzun bir zaman almaması ve kısa sürede istenen sonucun elde edilmesi...

*Bu yöntemi kimler tercih ediyor?
En çok hamilelik ve kilo kaybı yaşayanlar tercih ediyor. Cerrahi müdahaleye zaman ayıramayacak kadar çalışanlar bize başvuruyor. Özellikle 35-60 yaş aralığındaki hastalarda ideal sonuç alınıyor.

Hasta Bir Ay Sonra Yüzebilir
*Kol estetiğinin ardından yüzmek, kulaç atmak ve güneşlenmek gibi faaliyatler ne kadar zaman sonra yapılmalı?
Özellikle ameliyattan sonraki ilk günlerde kolların yüksekte tutulması öneriliyor. Dikişler 12 ve 14'üncü günlerde alınıyor. Hasta günlük aktivitelerine birkaç gün içinde; yüzmek gibi zorlayıcı ve kol hareketleri olan aktivitelere ise ancak bir ay sonra başlayabiliyor.

*Kol estetiği yaptırmaya kaç yaşından sonra başlanabilir?
Vücudu oturmuş, ergenlik çağını aşmış herkes yaptırabiliyor.

*Kol estetiğinden sonra kişi, kolunun gerginliğini devam ettirebilmek ve korumak için spor yapabilir mi?
Hastalara ameliyatlardan sonra kollarını yüksek tutmalarını öneriyoruz. Bunun dışında iki hafta içinde spor yapmaya başlayabilir, ağırlık kaldırarak kol kaslarını güçlendirebilirler.

*Estetikle kolu gerilmiş bir kişinin kolu tekrar sarkar mı? Sarkarsa ikinci kez mi ameliyat oluyor?
Sarkmalar tekrar oluşmaya başladığında, yaşlılığa bağlı derinin elastiğinde kayıplar olduğunda ameliyat tekrar yapılabilir. Hiçbir sakıncası yoktur.

Kaynak:Sabah Günaydın
Alıntı:Caferuj

29 Mayıs 2010 Cumartesi

BAŞLIYOOOOR !!

Yıldızlar, gösterişli kıyafetler, davetler, şampanyalar..

MÜTHİŞ İKİLİ : MADONNA ve HAKAN YILDIRIM !

 
Türk modası için büyük bir sükse..Fotoşop kullanılmaması açısından (yersen..) tüm dünyada ses getiren Mayıs ayı Interview dergisinde Madonna, Hakaan giyiyor..İşte o çok meşhur ' Madonna'yı giydirmek isterdim ' hayalinin gerçek olduğu an !

Fotoğraflar Mert Alaş & Marcus Piggott çalışması. Güçlü bir şekilde Madonna'nın 80ler 90lar havası yaratılmak istenmiş ve başarılıda olunmuş.

Belki de HakaanMert Alaş tavsiyesiyle giymiştir diyeceğim ama Madonna'da öyle her tavsiyeye kulak asacak bir kadın değilki. Her adımı programlı devasa bir marka. Beğenmişki uygun görmüşki Hakaan giymiş. Çokda yakışmış. Deri ceket ve ayakkabılar müthiş rock chic olmuş..Ayakkabılar nasıl olmuşda dikkatimden kaçmış diye bağırmak istiyorum. Müthiş seksi ve şık !

E artık Madonna ile başlanmışsa bundan sonraki ancak Angelina Jolie olacakki beni kesecek :)

Tebrikler Hakan Yıldırım !

28 Mayıs 2010 Cuma

Patik Örgü Modeli








Patik Örgü Modeli Çok Güzel Bir Model

Patik,Örgü,Modeli,Çok,Güzel,Bir,Model

Çanta Örgü Modeli






Çanta Örgü Modeli Çok Güzel Bir Model

Çanta,Örgü,Modeli,Çok,Güzel,Bir,Model

Toka Çiçek Örgü Motifi




Toka Çiçek Örgü Motifi Çok Güüzel

Toka,Çiçek,Örgü,Motifi,Çok,Güüzel

Toka Çiçek Örgü Motifi




Toka Çiçek Örgü Motifi Çok Güüzel

Toka,Çiçek,Örgü,Motifi,Çok,Güüzel

Toka Çiçek Örgü Motifi




Toka Çiçek Örgü Motifi Çok Güüzel

Toka,Çiçek,Örgü,Motifi,Çok,Güüzel

Toka Çiçek Örgü Motifi




Toka Çiçek Örgü Motifi Çok Güzel

Toka,Çiçek,Örgü,Motifi,Çok,Güzel

Toka Çiçek Örgü Motifi




Toka Çiçek Örgü Motifi Çok Güüzel

Toka,Çiçek,Örgü,Motifi,Çok,Güüzel

Toka Çiçek Örgü Motifi




Toka Çiçek Örgü Motifi Çok Güüzel

Toka,Çiçek,Örgü,Motifi,Çok,Güüzel

Toka Çiçek Örgü Motifi




Toka Çiçek Örgü Motifi Çok Güüzel

Toka,Çiçek,Örgü,Motifi,Çok,Güüzel

Toka Çiçek Örgü Motifi




Toka Çiçek Örgü Motifi Çok Güüzel

Toka,Çiçek,Örgü,Motifi,Çok,Güüzel

27 Mayıs 2010 Perşembe

SADECE ONDA VAR !


Louis Vuitton'un meşhur Bum Bag'i yine hortladı. Her ülkedeki LV mağazasına sadece 1 adet gönderilen bu kullanışlı cicinin fiyatı 2 bin dolar(cık)..Görülen o ki Türkiye'de ki Tuba Ünsal'a satılmış. Keşke bu kadar kötü bir kıyafetle sergilenmeseymiş..

25 Mayıs 2010 Salı

Aşka küsülür mü?

Aşka küsülür mü?İnsan ruhunun ihtiyacı olan sevgi, ihtiyaç listemizde buzdolabından sonra gelmektedir.


Bedenin içinde sevgi bulunmayan bir beden neye yarar, bunu düşünmeyiz. Aşkın ruhumuz üzerindeki etkileri, bizi dönüştürdüğü haller gözümüze görünmez. Sevgisiz bir insan, gerçekten yaşıyor sayılmakta mıdır?

Aşk vücudumuza nasıl bir etki yapar? Bilim bunu tüm ayrıntılarıyla açıklamıştır. Hormonal dengeler, vücut salgıları, hepsi aşkın askerleri gibi çalışmaktadırlar.

Beni ilgilendiren kısmı, bu bedensel tepkinin, insanın kimliğinde, ruhunda ve görünüşünde bıraktığı etkilerdir. Bir kalp sevmeyi öğrendiğinde, onun için dünya farklı bir yer olmaya başlamıştır.

Aşık bir insanı uzaktan bakarak bile tanımak mümkündür. Hatta, etrafına neşe saçan, parlayan gözlerle bakan birini gördüğümde, aşık olup olmadığını sormak gelir içimden. Aşk, insana her kıyafetten fazla yakışır.

Seven insan yaşama değişik gözlerle bakar. Her sabah aynı yoldan, aynı saatte işe giden biri, aşık olduktan sonra o yolda bulunan kaldırım kenarı çiçeklerini görür. Denizin rengi, güneşin doğması, çocukların kahkahaları artık onun için hayatın güzelliğinin ispatı gibidir.

Aşık insan her açıdan etrafına daha farklı davranır. İş yerindeki veriminden tutun da, dostlarına, ailesine gösterdiği tavırlara kadar her şeyi değişir.  Empatiyi öğrenir. Karşısındakini daha az yargılar.

Aşkın her hali güzeldir ancak bir insanın değiştiğini görmek ve buna tanık olmak, aşkın ispatı gibidir. Her konuya kötümser yaklaşan biri, aşık olduğunda daha keyifli ve mutlu biri haline gelir. Aşkın hastalıkları iyileştirdiği bir rivayet değildir.

Yalnız burada şu önemli noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Sevginin ve aşkın adını kötüye çıkaran insanlardır. İlişkilerin karışık ve çözülemez oluşu, sevginin ya da aşkın suçu değildir. İnsanlar, bir ilişkiye başladıklarında, beklenti ve çıkarı da o birlikteliğin içine sokarlar. Sevgi, kötü niyetin yaşadığı yerde nefes alamaz.

Aşk, insana verilmiş en değerli hediyedir. Herkesin onu boynunda pırlanta bir kolye gibi taşıması gerekir. Aşka küsenler ve inanamayanlar, sevgiye değil, kendilerine ve seçimlerine kızgın olmalıdırlar. Hayat bizim seçimlerimizden oluşur. Yaşam derslerini öğrenmemiz için karşımıza çıkan kişiler, bize mutlaka bir şey anlatmışlardır. Önemli olan bunun farkına varıp varmadığınızdır. Aşka küsmeyin, bizler ne kadar kirlenmiş olsak da, aşk bir umutla hala aramızda gezmektedir. Belki de yarın sizin karşınıza çıkar, belli mi olur?

Kaynak:Ensonhaber.com

Neden kilo veremiyorum?

Neden kilo veremiyorum?İnsanların zayıflayamamasının ana nedeni, uzun bir çabayı göze alamamaları.

Haftalık haber dergisi Newsweek Türkiye'nin son sayısında, insanların onca diyete, ilaca ve besin takviyesine rağmen neden zayıflayamadıkları konusundaki son bilimsel çalışma ele alındı. Buna göre insanların zayıflayamamasının ana nedeni, uzun bir çabayı göze alamamaları...

ABD'de Brigham Young Üniversitesi'nden nöroloji uzmanı Mark Allen ve ekibi, kadınlar arasındaki güzellik ve zayıflık rekabetini bilimsel olarak araştırdı. Çalışmada, mayolu, şişman bir kadın görüntüsü kadın deneklere izletildi ve deneklerin kendilerini hemen ekrandaki görüntüyle kıyasladıkları, beyin faaliyetleri olarak tespit edildi. Aynı deney, erkeklere de yapıldı, ama hemcinslerini mayoyla gören erkeklerin beyninde böyle bir faaliyete rastlanmadı. Kadınların görünüşlerine bu kadar kafayı takmalarının, zayıflama sektörünün giderek "şişmanlaması"na neden oluyor. 2009'da yayımlanan "Global Weight Loss and Diet Management Market" (Global Zayıflama ve Diyet Yönetimi) adlı rapora göre bugün global zayıflama pazarının büyüklüğü 363 mil yar dolar civarında. Bu rakamın 2014'te 586 mil yar dolara çıkacağı tahmin ediliyor.

ÇOK EMEK GEREK

Ama asıl önemli olan, nasıl kilo verdiğiniz ve gerçekten bunun için gereken her şeyi yapıp yapmadığınız. Oysa insanlar, çoğu zaman gereken her şeyi yaptığını sanıyor. Değil kilo vermek, kilo kontrolü için bile aslında epey ter dökmek gerekiyor. Zayıflama endüstrisinin albenili vaatleri çekici görünse de ne yazık ki gerçekleri yansıttığını söylemek zor. En azından Harvard Tıp Fakültesi araştırmacılarına göre. Orta yaşlı 34 bin 79 kadını 13 yıl boyunca izleyen Harvardlı araştırmacılar, çalışmanın sonunda kilo almayan katılımcıların ortak özelliklerini tespit etmişler: Haftada 5 kez toplam 7 saat egzersiz ve diyet yapmak. Dahası, diyet yapmayan katılımcılar, bu kadar egzersize rağmen kilo veremeyip ancak mevcut kilolarını korumuşlar. Yani araştırma ya göre kilo kaybetmek için sadece fiziksel aktivite yeterli değil. Araştırmada "Gün de 60 dakikalık egzersiz, ancak normal vücut kitle endeksini korumaya ve kilo almamaya yardımcı oluyor" deniyor. Dolayısıyla kilo vermek ve o kiloda kalmak için boğazınıza hakim olmak ve daha fazla egzersiz yapmanız gerekiyor; hem de sadece yazın değil hayatınız boyunca.

Diyet ürünleri ve ‘mucize'haplar gözünüzü boyamasın

Konuyla ilgili geçen haftalarda bir makale yazan Newsweek bilim editorü Sharon Begley, şu noktaya dikkat çekiyor: "Spor yapmak şekerli içecek ihtiyacımızı artırıyor (bir şişe meşrubatı kafaya dikiyoruz), acıktırıyor (böylece daha fazla yiyoruz), bir ödül hak ettiğimize inandırıyor (yemeye devam ediyoruz) ve aldığımız kalorileri kolayca yakabileceğimiz hissi uyandırıyor (yemeye devam)..." O halde daha da çok terlemek gerekiyor ya da açlığı bastırmak için sadece diyet ürünler tüketebilirsiniz. Ancak son yıllarda büyük bir pazara dönüşen diyet ürünlerin etiket bilgilerini iyi okumak gerek. Zira şeker yerine tatlandırıcı kullanılan bazı diyet ürünleri neredeyse diyet olmayan ürünler kadar yağ içerebiliyor. Birçok kişi, "zayıflama hapları"nın her şeye değer olduğunu düşünüyor. Oysa, bu tür hapların sinirlilik ve kaygı bozukluğundan vitamin eksikliğine kadar pek çok yan etkisinin olduğu ve aslında iddia edildiği kadar da etkili olmadığı yönünde onlarca araştırma var.

Kaynak:Leyditurk.com

Kontrolsüz iştaha engel olmanın yolları

Kontrolsüz iştahı bastırmanın yollarıMidemiz kazınırken karşımızdaki çekici yemeklere direnebilecek güce sahibiz, peki neden yapamıyoruz?


Midemiz kazınırken karşımızdaki çekici yemeklere direnebilecek güce sahibiz, neden yapamıyoruz?

Yıl boyunca onlarca partiye gittin ve tek bir cips bile yemedin. Peki, erkek arkadaşınla ettiğin korkunç kavganın ardından neden kendini krema soslu makarnaya bileklerine kadar batmış halde buluyorsun? İşte sebepleri...


İçgüdüsel olarak zaten bildiğin şeyin bilimsel olarak da kanıtlanmış olduğunu belirtmeliyiz: Kadınlar, kötü bir günün ardından kendisini yemeğe vermeye erkeklerden daha meyilliler. Bu senenin başında yayımlanan bir makaleye göre, Brookhaven National Laboratory'deki araştırmacılar normal kiloya sahip 20 kadın ve erkek gönüllüyü 20 saatlik bir oruca tabi tutmuş.

Daha sonra da onlara en sevdiği yemekleri sunmuş. Beyin fonksiyonları makineler tarafından ölçülürken de bu yemeklere karşı direnmeleri istenmiş. Deneyin sonucunda tüm gönüllüler bilinçli bir şekilde açlığını bastırmaya çalışırken kadın beyninin, duyguları düzenleyen ve yemek yeme güdüsü için çalışan alanlarında erkeklere oranla daha yüksek bir hareketlilik olduğu gözlenmiş.

Peki, madem midemiz kazınırken karşımızdaki çekici yemeklere direnebilecek güce sahibiz, neden yapamıyoruz?

Tek bir nedeni var: O çikolatalı pastalara olan duygusal bağımız sadece kafamızda değil. Aslında duygularımız fiziksel açlığı tetikleyebiliyor. Yani Hackensack Üniversitesi'ndeki Beslenme Uzmanı Susan Kraus'un dediği gibi kendini kötü hissederken aşırı yemek yeme isteğin kesinlikle fiziksel öğelere bağlı: "Beyninde, ruh halini (ve iştahını) düzenleyen kimyasallar salgılayan bölüm dengede kalmak istiyor. Sen kötü bir gün geçirip de kendini kötü hissettiğin zaman bu denge bozuluyor ve beyin de bunu hemen telafi etmek istiyor."

Gerçekten aç mısın?

Muhtemelen hayır ama kesinlikle sana öyleymiş gibi geliyor. Esas açlık hissi yemeye başladıktan sonra geliyor. Fareler üzerinde aşırı yemek yeme üzerine çalışmalar yapmış bir isim olan, Birmingham'daki Alabama Üniversitesi Psikoloji Profesörü Doktor Mary Boggiano, "Aslında gerçekten aç olmak, tıka basa yemek yeme sebeplerinin sonunda yer alıyor" diyor. Düşük serotonin seviyesi, doyduğunu anlama yetine de zarar veriyor. Yemeğe ihtiyacın olmasa da yemeğe teşvik ediyor.

Şuursuzca yememenin altı yolu!

* Açlık hissini kov

Hackensack Üniversitesi'nden Beslenme Uzmanı Susan Kraus öğün atlamanın midenin kazınmasını daha da yoğunlaştıracağını söylüyor. Öğünleri düzenli yemek kan şekerini sabit tutmaya yardıma olur. Bu öğünlerde beyaz ekmek, hamur işi ya da makama gibi işlenmiş karbonhidratlar yerine protein ve bir parça da sağlıklı yağlardan almalısın. Böylece tatmin olduğunu sen de hissedeceksin, öğün aralarında bir şeyler atıştırmak istediğinde akıllı seçimler yap. Yağsız yoğurt iyi bir seçim.

* Tetikleyicileri belirle

Bir hafta boyunca yemeklerin kaydını tut. Ruh halini, seni neyin strese soktuğunu ve yemeden önce ne kadar aç hissettiğini ölç. Seni şekerlemelerle dolu gizli depona saldırmaya zorlayan etkenleri belirledikten sonra daha bilinçli tepkiler vermeye başlayabilirsin. Mesela minik bir paket çikolatanın yarısını yemek gibi...

* Biraz bekle

Stresli bir durumun ardından ilk 20 dakika boyunca beyninin taleplerini anında yerine getirmek istersin. Bu serotonini dengeleyebilmek ve stres hormonlarını düşürebilmesi için gerekli olan asgari süre. Eğer 20 dakika kendini tutabilirsen, midenin kazınması muhtemelen geçip gitmiş olacak.

* Bir şeyler iç

"Hypothalamus", beyninin ruh hali ve aynı zamanda iştah sinyallerini düzenleyen kontrol merkezi. Ayrıca bu merkez, açlık gibi susuzluğu da fark eden bölüm. Bir bardak su ya da sıcak çay içmeyi dene, kazınma geçecektir. Kafeinsiz çay olmasına özen göster; kafein stres kimyasallarının salgılanmasını tetikleyebilir.

* Sakız çiğne

Ağzına şekersiz sakız at ve bol bol balon yap. Avustralya'daki bilim adamları sakız çiğneyen deneklerin tükürüğünde çiğnemeyenlere oranla yüzde 16 daha az stres hormonuna rastlamış.

* İyi tarafından bak

Araştırmalar kahkaha atmanın stresi kestiğini gösteriyor. Kahkaha atarken endorfin salgılamaya ve kalori yakmaya başlarsın. Bir saat kadar gülmek, yarım saat boyunca ağırlık kaldırmayla eşdeğer miktarda kalori yakmanı sağlar.

Kaynak:Ekolay.net

Kalçalarınızı sıkılaştıracak egzersizler

Kalçaları sıkılaştıran egzersizler Birçok kadının hayali kalkık, dışa bombeli selülitsiz ve sıkılaştırılmış bir kalçaya sahip olmaktır.

Hayal ettiğiniz sıkı kalçalara evde yapacağınız birkaç hareketle kavuşabilirsiniz. İşte bunun için yapmanız gereken kalça sıkılaştıran egzersizler.

Son günlerde çok moda olan kalça kaldırma ya da dikleştirme aslında herkesin merak ettiği bir konudur. Celebrity Fitness eğitmenlerinden Japonya Miss Fitness'ı Miho Araki ile squat hareketi ile nasıl sıkı popolara kavuşabileceğimizi anlatıyor.

Kalçaları sıkılaştırmak, popo kaldırmak, basenleri ve bacakları sıkılaştırarak kuvvetlendirmek için alt ekstremite için en efektif harekettir. Tek harekette en çok kalori yakabileceğiniz hareketlerin başında gelen çömelme veya diğer adıyla squat vücudun en büyük kas gruplarından biri olan bacak kaslarını çok etkili bir şekilde çalıştırır fonksiyonel bir egzersizdir. Günlük yaşamı kolaylaştırır, yataktan kalkarken merdivenden çıkarken kullandığınız kas gruplarıyla aynı kas grupları çalıştırır.

Kalça sıkılaştıran egzersizler

Dizler hafif bükülü bir şekilde düz ayakta durun. Ayaklarınızı kalça genişliğinde açın. Parmak uçları karşıya baktığından emin olun.

Dirseklerinizi bükün ve her iki kolunuzu da boksör pozisyonunda tutun.

Dik durun; kulak, omuz ve kalça tek çizgide olsun. Dizlerinizi bükerek squat pozisyonunda oturun. Bir sandalyede oturuyormuş gibi.

Daha ileri zorlayıcı bir egzersiz için oturma pozisyonunda vücudunuzu geriye doğru alçaltın.

Vücut ağırlığınızı parmak uçlarına değil topuklara vererek vücut ağırlığınızı dengeleyin.

Dizlerinizi parmak uçlarınızı geçmeyecek şekilde ayak bileğinizin hizasında tutun.

Aşağı squat yaparken nefes alın, kalçalarınızı sıkarak ayağa kalkarken nefes verin.

Ağırlığı poponuza ve bacaklarınıza vererek çömelin. 1 saniye bekledikten sonra yavaşça doğrulun. 2 set olarak 8-10 tekrar yapmanız yeterli olacaktır.

Kaynak:E-guzellik.net

Riskli ilişki tipleri ve çözümleri!

Riskli ilişki tipleri ve çözümleri!Hoşlandığınız erkeğin sosyal hayatınızda farklı bir rolü varsa uzun vadede giden ilişkinizde sorunlar yaşanma ihtimali oldukca yüksektir.


Çevrenizdeki erkeklerle yakınlaşmadan önce önerilerimize göz atınız!

RİSK ALMAYA DEĞER Mİ?

Patronunuzla, spor hocanızla, yakışıklı arkadaşınızla ya da en yakın arkadaşınızın ayrıldığı eski sevgilisiyle birlikte olmak, ertesi sabah garip durumlar yaşamanıza ve kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir. İşte zor durumda kalmamak için alabileceğiniz bazı önlemler...

Riskli ilişki 1:

ERKEK KARDEŞİNİZİN ARKADAŞI

Senaryo: Erkek kardeşinizin ve onun arkadaşlarının (özellikle de sizden küçüklerse) çocuk olduklarını düşünmüş olabilirsiniz. Ama en aptalı bile büyüyüp size ilgi göstermeye başladığında gururlanmanız da çok normal, özellikle kardeşiniz yanınızda yokken iki farklı birey olarak konuştuğunuzda düşünceniz değişebilir ve arkadaş kategorisinden çıkabilirsiniz. Sizden genç erkeklerin, bazen yönlendirilmeye ihtiyaçları olsa da, daha hevesli ve enerjik olduklarını hepimiz biliyoruz. Bu da onları cazip kılıyor.

Ertesi gün pişmanlıkları: Birkaç pişmanlık yaşayacağınızı kabullenin. Ne de olsa, yanında yattığınız o heyecanlı genç sizi, makyajsız ve bir seks bombası olarak gözükmenizi sağlayan numaralardan uzak olarak gün ışığında görecek. Üstelik büyük jestler 19 yaşındayken çok hoşunuza gitse de, camınızın önünde yapılan gitar soloları artık sizi utandırabilir. Karşınızdaki erkeğin beklentilerinizi iyice anladığından emin olun.

Nasıl başa çıkılır? Kardeşinizi karşınıza alın ve arkadaşı anlatmadan, bir önceki gece olanları onunla paylaşın. Sonuçta hepimiz erkeklerin kendi aralarında neler konuştuğunu biliyoruz: Gerçekleri sizden duyması çok daha iyi olacaktır. Ayrıca kardeşinize biraz güvenin. Olaya sizin tahmin ettiğinizden çok daha olgun bir şekilde yaklaşabilir.

Bu ilişki yürür mü? Belki. İkinizin de üzerine yerleşen garipliği atabilir ve kardeşinizle neleri paylaşıp neleri paylaşmayacağınız konusunda sınırlar koyarsanız, ilişkiniz yürüyebilir.

Uzman görüşü: Artık kadınların çoğu özgür. Üstelik finansal ve duygusal açıdan kendilerini tatmin edebiliyorlar. Genç erkekler bu kadınlar için çekici birer alternatif teşkil ediyor. Özgür olduklarından hayatlarını o kadar güzel idare ediyorlar ki, bunu ilişkilerinde de uygulamamaları için hiçbir neden yok.

Riskli ilişki 2:

SPOR HOCANIZ

Senaryo: Düzenli olarak görüştüğünüz spor hocanız da hayatınıza girme potansiyeli olan erkeklerden. Arkadaş gibisiniz, birbirinizin neredeyse bütün hayatını ve hikayesini biliyorsunuz. Üstelik son derece yakışıklı ve fit. Bu nedenle bir gün onunla çarşafların arasında kendinizi kaybedebilirsiniz.

Ertesi gün pişmanlıkları: Birlikte yatağa girdiğinizde ne kadar ayık olduğunuz pişmanlık seviyenizi doğru orantılı olarak etkiliyor. Tüm bunların ötesinde, zaten arkadaşınız denilebilecek biriyle yakınlaşmanın neresi yanlış ki? Diğer yandan, eğer seks idare eder seviyesindeyse, ikiniz de bu durumdan utanç duyabilirsiniz.

Nasıl başa çıkılır? İşte beyaz yalanların kesinlikle olmaması gereken bir durum! Her şekilde dürüst olmalı ama bu esnada onun duygularını incitmekten kaçınmalısınız. Ona yaşadıklarınızın hata olduğunu söylemeyin ve alacağınız her kararda yüzde yüz hemfikir olduğunuzdan emin olun.

Bu ilişki yürür mü? Yürüyebilir. Zaten birbirinizi seviyorsunuz. Ayrıca sizce de çıkmaya başlamadan önce arkadaş olanların ilişkileri genelde güzel olmaz mı? Yine de sizi uyaralım: Ayrılırsanız, sadece bir sevgiliden değil, spor hocanızdan da olursunuz.

Uzman görüşü: Arkadaşlık, uzun süren ilişkilerin temelini oluşturuyor. Çünkü arkadaşların ortak bazı değerleri oluyor ve ilişkilerde bu ortak değerler üzerine kurulduğunda gayet iyi ilerliyor. Oysa çoğu insan kimyasal çekime yenik düşerek bir araya geliyor ve seks heyecanını kaybettiğinde arkadaşlığı devam ettirecek bir ortam kalmıyor.

Riskli ilişki 3:

EN YAKIN ARKADAŞINIZIN ESKİ SEVGİLİSİ

Senaryo: Bir süre önce sevgilisinden ayrılan arkadaşınıza destek çıktınız. Sonra bir gün hikayenin diğer kahramanına rastladınız ve ona farklı baktığınızı fark ettiniz.

Ertesi gün pişmanlıkları: Birlikte çok eğlenebilirsiniz ve hatta yasak olan bir şeyi yapmanın heyecanıyla başınız dönebilir. Ancak ertesi gün kendinizi çok garip hissedeceğiniz gerçeğinin eminiz siz de farkındasınızdır.

Nasıl basa çıkılır? Eğer mümkünse bunu sır olarak saklayın. Yaşadıklarınızı arkadaşınızın öğrenmesine hiç gerek yok. Olayı nasıl anlatırsanız anlatın, üzülecek ve kendisini ihanete uğramış hissedecektir. Ayrıca eski sevgilisinin işe yaramazın teki olduğunu da zaten biliyordur.

Bu ilişki yürür mü? Büyük ihtimalle hayır. Çok iyi vakit geçirmenize rağmen, mayın tarlasında yürüdüğünüzü söyleyebiliriz. Bir ilişki içinde üç kişi sizce de fazla değil mi?

Riskli ilişki 4:

PATRONUNUZ

Senaryo: Güç, bilgi ve deneyimin çok çekici özellikler olduğunu herkes bilir. Çabalamanıza rağmen aranızdaki çekimi engelleyemeyebilirsiniz. Bir proje için akşam geç saatlere kadar kaldıktan sonra, onun farklı yönlerini keşfedebilirsiniz.

Ertesi gün pişmanlıkları: Kendinizi kontrol altında tutar ve istemediğiniz bir şeye zorlanmazsanız, kendinizi kötü hissetmenize gerek kalmaz. Ama en başından itibaren dürüst olmalı ve ona hislerinizden ve beklentilerinizden bahsetmelisiniz. Aksi takdirde büyük bir yanlış anlaşılmaya sebep olabilirsiniz.

Nasıl başa çıkılır? Burada anahtar kelime tedbir. Olanları; ne olursa olsun kimseye anlatmayın. Aynısını ondan da rica edin. Çoğumuzun kullandığı internet sayfalarında haberlerin çok hızlı yayılacağını unutmayın. Çünkü bunun sonucunda siz 'hafif' bir kadın olarak algılanırken, patronunuz 'tacizci' damgası yiyebilir. Bu yüzden dikkatli ve saygılı olun.

Bu ilişki yürür mü? Hayır, en kısa zamanda bu ilişkiyi bitirin. Ama kendinize biraz zaman vererek, bu çekimin devamlı olup olmadığını tartabilirsiniz. Eğer öyleyse, buna gerçek bir ilişki diyebilirsiniz.

Uzman görüşü: Bu senaryo genellikle felaketle sonuçlanır. Her başarılı ilişkinin, temelinde bir eşitliğe ihtiyacı vardır. Partnerlerden birisinin diğerine oranla daha üst seviyede olması, dürüstlüğü ve adaleti ortadan kaldırır.

Riskli ilişki 5:

ESKİ SEVGİLİNİZ

Senaryo: Eski sevgilinizle ayrıldıktan bir süre sonra karşılaştığınızda bir içki içmeye karar verdiniz ve 'Aslında o kadar da kötü biri değil' diye düşünmeye başladınız. Birkaç saat sonra kendinizi yatakta bulabilirsiniz. Yalnız kaldığınızda tanıdık biriyle yakınlaşmanız çok doğal.

Ertesi gün pişmanlıkları: İçinizde bir seri alarm çalabilir. Bu insanla artık birlikte olmamanızın bazı sebepleri olduğunu ve yaşadığınız seks ne kadar güzel olursa olsun yine acı çekebileceğinizi kabullenin. Kendinizi tekrar onun kollarına atmanız hiç de iyi bir fikir değil.

Nasıl başa çıkılır? Ondan neden ayrıldığınızı hatırlayın. Sonrasında ise onunla tekrar birlikte olmanın nasıl bir his olabileceğini kafanızda tartın. Eğer ikiniz de arkadaş kalmak istiyorsanız, yakınlaşmanızın sadece seksüel olmaması konusunda hemfikir olun.

Bu ilişki yürür mü? Geçmişin sizi ümitlendirmesine izin vermeyin çünkü bu ilişki yürümez. Bunun sebebi ise, neden ayrıldığınızın cevabında yatıyor.

Riskli ilişki 6:

HOŞLANDIĞINIZ İŞ ARKADAŞINIZ

Senaryo: Gününüzün çoğunu geçirdiğiniz ofiste iş arkadaşlarınızla kaynaşmanız çok normal. Bu insanlar, kısa sürede sadece çalıştığınız insanlar olmaktan çıkar. İşten sonra içilen içkiler ortak birçok noktanız olabileceğini keşfetmenizi sağlar. E-postalar, mesajlaşmalar ve kahve makinesinin önündeki konuşmalar kısa zamanda yakınlaşmanızı sağlar.

Ertesi gün pişmanlıkları: O gün ofiste çok zorlu saatler geçireceğiniz kesin. Başınızı önünüze eğin ve işlerinize odaklanın. Ama onu tamamen görmezlikten de gelmeyin. Ve ne olursa olsun yaşananları kendinize saklayın. Tabii o da aynı şekilde davranmalı.

Nasıl başa çıkılır? Ağzınızı sıkı tutun ve istediğinizi düşünün. Eğer tek gecelik ilişkiden başka bir şeyse, açık vermemeniz gerekir. Çoğu firma, ofis ilişkilerine pek de sıcak yaklaşmaz. Eğer yaşadığınız şey tek gecelikse, kimseye söylememek konusunda anlaşın. Romantik iş yakınlaşmanızın herkesin diline dolanmasını ikiniz de istemezsiniz.

Bu ilişki yürür mü? Evet, belki de yürüyebilir. Ama mutlaka ilişkinin bir yerinde ikinizden biri işle diğer insan arasında tercih yapmak zorunda kalacaktır. O yüzden yaşanabilecek olumsuzluklara kendinizi mutlaka hazırlamalısınız.

Kaynak:Ekolay.net

Related Posts with Thumbnails
Dantel Modelleri Örgü Modelleri Hobi Dünyası
En güncel Kadın Giyim Moda sitesi.